Omurga eğriliğinde erken teşhis önemli

Acıbadem Kayseri Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Fatih Karaaslan, skolyozun ilerleyici bir hastalık olduğunu ve bu nedenle ileride oluşabilecek riskli durumları önlemek adına erken teşhis edilmesi gerektiğini söyledi.

ACIBADEM KAYSERİ HASTANESİ ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ UZMANI YRD. DOÇ. DR. FATİH KARAASLAN

Skolyoz söz konusu olduğunda omurga ‘C’ veya ‘S’ şeklini alarak yana doğru eğrildiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Fatih Karaaslan, eğriliğin 20 derece üzerine geldiği durumlarda far edildiğini belirtti. Bu nedenle erken teşhisin önemli olduğuna dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Fatih Karaaslan, skolyozun genelde ergenlik döneminde fark edildiğini dile getirdi. Yrd. Doç. Dr. Fatih Karaaslan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Skolyoz, konjenital (doğuştan), idiopatik ve nöromüsküler olmak üzere üç farktı tipi bulunuyor. Doğuştan gelen skolyoz, anne karnında ortaya çıkan bir anomali sonucu gelişiyor ve çok hızlı ilerliyor. Tanı genellikle ergenlik döneminde konuluyor. Nöromüsküler skolyoz ise çocuk felci, kas erimesi ya da serabral palsi gibi sinir ve kasları etkileyen hastalıklara bağlı olarak gelişiyor. Bu grup hastalarda aynı zamanda bazı solunum problemleri ve duyma kusurları gibi farklı hastalıklar da eşlik edebiliyor. Bu nedenle hem eğriliğin derecesini yavaşlatmak hem de olası hastalıklara karşı önlem almak için erken dönem tedavi büyük önem taşıyor. Skolyoz hastaların yaklaşık yüzde 80’ini oluşturan idiyopatik skolyozun nedeni ise bilinmiyor. Genellikle de ergenlikle birlikte büyüme atakları sırasında fark edilebiliyor. Yrd. Doç. Dr.Fatih Karaaslan, her ne kadar sebebi bilinmesi de hastalıkta genetik geçişin etkili olabileceğinin düşünüldüğünü söylüyor. Bu nedenle skolyoz hastası olan ebeveynlerin de çocuklarını yakından takip etmeleri gerekiyor.”

Tanı genellikle tesadüfen konuyor

Nedeni tespit edilememiş olsa da, kız çocuklarında skolyozun daha fazla görüldüğüne işaret eden Yrd. Doç. Dr. Fatih Karaaslan, tanının da genellikle tesadüfen konulduğunu söyledi. Yrd. Doç. Dr. Fatih Karaaslan, “Genellikle gelişme çağının başlangıcında, çocukta omuz asimetrisi, sırtın bir bölümünde kabarıklık, kalçaların aynı seviyede olmaması, kamburluk gibi bulgular fark edilebiliyor. Bu nedenle özellikle anne babalar olmak üzere, öğretmenler gibi çocuğun yakınında bulunan kişilerin gözlemleriyle erken tanı sağlanabiliyor. Hastalığın kesin tanısı ve eğrilik derecesini belirlemek için fizik muayene ve görüntülüme gerekiyor. Elde edilen sonuçlara göre de tedavi şekli belirleniyor” diye konuştu.

Tedavi şekli kişiden kişiye değişiyor

Hastalığın tipi, eğriliğin nedeni, derecesi, hastanın yaşı gibi birçok faktör tedavinin gidişatını belirlediğine dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Fatih Karaaslan, tedavide hastanın gözlemi, korse tedavisi ve cerrahi olmak üzere üç ana yöntem kullanıldığını kaydetti. Öncelikli amacın tespit edilen omurga eğilmesinin hastanın içinde bulunduğu yaşta veya ilerleyen yıllarda beraberinde getireceği tıbbi sorunların önüne geçmek olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Fatih Karaaslan, korse, tedavisi rehabilitasyon ve benzeri cerrahi dışı tedavilere rağmen eğrilikteki ilerlemenin hızlı olduğu hastalarda cerrahi müdahalenin gerekebildiğini sözlerine ekledi. -iha

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.