ZORLANMIŞ ÇARPITILMIŞ BENLİK

Benlik nedir sizce benliği oluşturan kişinin kendisi hakkındaki görüşler mi? yoksa  dışarıdan zorla oluşturulmuş dikte edilmiş bir algılama şeklimidir?Bu yazı sorgulamalara açık olacak bir yazıdır. Baştan uyarıyım sosyolojik saptamalarla doludur ve yorum yapmak serbesttir. Bu yazıda bir kapalı kurum olarak akıl hastanelerinde yapılmış iki farklı deneyden bahsetmek istiyorum: Neden akıl hastaneleri ?Uzun zamandır kimin doğru davranışlar sergilediği kimin yanlış veya şöyle söylemek daha doğru davranışlarımızı kim şekillendiriyor toplum yani içine doğduğumuz çevremi yoksa genetik özelliklerimiz mi yoksa ahlaki ve örfi kurallar mı doğduğumuzda nesnelere verdiğimiz anlamlar elbette bize öğretilenleri  beyin süzgecinden geçirerek her şeyi bir bir öğreniriz Semboller anlamlar dil kültür vs kimliğimiz artık oluşmuştur oysa benlik kendilikdir  yani senin kim olduğuna dair inancındır. Bu yazıda çeşitli bilimsel örneklerle konuyu açık hale getireceğim önce Amerikalı sosyolog Erwing Goffman’ın 1961’de yapmış olduğu sosyoloji deneyinden bahsedeceğim: O yıllar da benliğin toplumsal taraflarını araştıran Goffman bir akıl hastanesinde  Elizabeth isminde bir arkadaşı sayesinde araştırma gerçekleştirir araştırmada Elizabeth hastanede temizlik görevlisi rolünü oynar hastalarla iletişime girer ve onların hastaneye ilk yatışlarında yaşadıkları şoku aktarır insanlar hasta olmakla yüzleşmekte büyük bir şok yaşamaktadır o güne kadar getirmiş oldukları benlikleri zedelenmiştir adeta ve bunu bir başarısızlık olarak görmektedirler. Kullandıkları eşyalar ve bulundukları ortam geçmiş yaşamlarına ters düşer ve aslında şimdiye kadar oluşturdukları benlik algıları yavaş yavaş çürüyüp kaybolur artık hastanede yaşayan geçmişle bağlantısı koparan nesneleri tekrar anlamlandıran insanlar topluluğudur hastanedeki hastalar ,araştırmada diğer bir ilginç nokta; hastalar hastane yasaklarını muhakkak delmeleridir. Yani yasak olan çoğu şeyi de hayata geçirmişlerdir burada da eski davranışlarını ve kendiliklerini aramaktadırlar yeni yollarla kendilerini rahatlatmaya çalışırlar. Sosyolojik açıdan önemli bir araştırmadır elbette toplumda var olmuş benlik anlamlar hastanede değişmiş kişiler yeni bir grupta yeni davranışlar sergilemiştir…

Şimdi asıl olay psikiyatri camiasında desem şaşırırsınız sanırım tarihe ‘’Pat deneyi’’ olarak geçmiş olan deneyi tarihte psikiyatri camiasını yerinden oynatmıştır. David Rosenhan tarafından yapılan deney daha çok’’ Rosenhan deneyi’’ olarak biliniyor.Deney çok şaşırtıcı sonuçlar içeriyor özellikle benliğin nasıl çarpıtıldığı yok edildiğine dikkat çekiyor.Deneyde Rosenham  8 kişilik bir gruba kendiside dahil olmuştur toplam 3 psikolog, 1 psikiyatrist, 1 ev hanımı, 1 öğrenci , 1 pedagog  ve 1 de ressam dan oluşmuştur bu sekiz kişide gayıptan sesler duyduklarını iddia ederek çeşitli kliniklere başvurmuşlar ve çokta sorgulanmadan hastanelere yatışları sağlanmıştır. Rosenhan bir haftadan sonra iyileştikleri gerekçesiyle herkesin hastanelerden çıkış yapmasını ister ve artık normal davranmaya başlamaları da ister herkesten fakat kliniklerin hiç birisi hastaneden çıkmalarına izin vermez, Rosenhan deneye devam etmek ister bir hafta daha hastanelerde kalırlar ve sonunda taburcu olurlar deney devam eder kişiler isimlerini değiştirerek farklı kliniklere başvururlar ve yine çok sorgulanmadan hastanelere yatırılırlar aynı şekilde 12 farklı klinik ziyaret ederler. Deneyin sonuçları ise ilginçtir kişiler sonunda psikiyatri camiasında varoluş bunalımı olduğu bilinen ‘boş, nafile, boşluk’ gibi kelimelerin kafalarında tekrar ettiğini söylerler gruptaki kişiler bir süre gerçekten tedavi altına alınır fakat yine iyileştiklerini söylemelerine rağmen hastaneden çıkarılmazlar 18’er gün daha hastanede yatırılırlar 1971 de yapılan bu deneyin açıklanmasıyla psikiyatri dünyası derinden sarsılır hastane yönetimleri itirazlarda bulunur fakat olanlar gerçektir hatta deneklerin yatırıldığı kliniklerde 118 hastadan 34 ü hastaneye yatan deneklerin gerçekten hasta olmadığını anlamışlar ‘’sen deli değilsin burada ne işin var, teftişe mi geldin?’’ gibi cümleleri  kullanmışlardır üstelik hastane görevlileri sahte hastaların hasta olmadıklarını hiç anlamazlar.

Her iki araştırmada oldukça ilginç verilerle dolu ama aslında sorgulanılması gereken akıl hastalığı teşhisi değil kim ne kadar deli neye göre deli yada akıllı? Aslında bunların hepsi bizlere elbette şu soruları sordurtmalıdır gerçekten ruhen sağlıklı bir insanken çevresel etkenler ruh sağlığımızı ne yönde etkiler klinik boyutta bir psikolojik rahatsızlık insan beyninde nasıl oluşur Rosenham deneyinde denekler dış etkenlerle benliğinde ve ruh sağlıklarında bozulma olmuştur yine Goffman araştırmasında insanın benliğinin nasıl çürütüldüğü açıktır ve tabiî ki sağlıklı insanlarında uzun süre boyunca hasta olarak hastanede yatmaya zorlanmaları da oldukça ilginçtir, küçük kurum yada toplumsal birimler ruh sağlığımızı elbette etkiler şimdi bir daha düşünelim kim deli yada kim akıllı yada kim deli olmamalı yada olmalı…

PSİKOLOJİK DANIŞMAN; SEBİHA ERGÜN                                                                                                              #kayseridengepsikolojikdanışmanlık #sebihaergün

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.