“AZ ŞİKÂYET ÇOK ŞÜKÜR SENİ MUTLULUĞA GÖTÜRÜR” MUTLU KADIN?

   İnsanları sadece bir bedenden ibaretmiş gibi görmek en büyük yanılgılarımızdan birisidir. Ruh, duygular, düşünceler ve beden bir bütün olarak kâinatın en değerli varlığı olan insanı oluşturur. Yaşamı boyunca mutluluğu ve huzuru arayan bizler birçok zaman duygularımızı ve ruhumuzu ihmal ederek bedenimizle ve düşüncelerimizle hareket ettik. Ruhumuzu ve duygularımızı beslemediğimiz için dengemizi koruyamadık ve yaşamı sadece maddeden ibaret saydık. Mutluluğu koşullara bağladık; iş bulunca, araba alınca, yeni bir ev alınca, çocuğum olduğunda, çocuklarım okulu bitirince, emekli olduğum da… mutlu olurum dedik ve hep erteledik. Sonra geriye dönüp baktığımız da ömür geçip gitmiş. Zamanın nasıl akıp gittiğinin farkına bile varamamışız. Şartlara ve koşullara bağladığımız mutluluğu dışarıda aramaktan hem yorulmuşuz hem de bulamamışız. Hepimizin en çok sorduğu soru; “Mutluluk nerede? Nasıl mutlu olurum?” değil mi?

Bizim toplumumuzun ve ailemizin temelini oluşturan kadınlarımız da aynı şekilde mutsuzluktan şikâyetçidir. Nasıl mutlu olacağını bilemediği gibi yanlış yerde aradığının da farkında değildir. Kadın, öyle bir varlıktır ki hem anne, hem eş, hem dışarıda hem de evinde çalışır. Evini, eşini, çocuklarını ve işini aynı anda idare edebilecek bir kudrete ve yeteneğe sahiptir. Güçlü ve iradesini rahatlıkla kontrol edebilir, vefakârdır ve çocukları için saçını süpürge eder fakat kendisini her zaman ihmal eder. Sürekli güçlü kalma zorunluluğu hissettiği için gün gelir yorulur ve tükenir. Enerjisi biter, mutsuzluktan ve yaptıklarından tat almadığından bahseder. Kendi mutluluğunu çocuklarına ve dostlarına endekslemiştir. Çocuğum mutluysa bende mutluyum, arkadaşlarım neşeliyse bende neşeliyim algısı yerleşmiştir zihnine.

Oysa, kadın bir bireydir her şeyden önce insandır. Onun da ruhu ve duyguları, zihni ve bedeniyle bir bütündür. Kendi ruhunu besleyemeyen, duygularını doyasıya yaşayamayan ve olumsuz düşünceleri zihninden atamayan bir kadın nasıl mutlu olabilir ki? Varlığımızın bütününden bahsetmiştik; beden, ruh, duygular ve düşünceler. Bizler bu olguları dengede tuttuğumuzda kendimizi daha iyi hissedebiliriz. Beden, sağlık ister, hareketten hoşlanır, sağlıklı gıdalar tercih eder. Ruhumuz, şükür ve dua ile beslenir, yaşam amacıyla güçlenir. Duygular ise asla ihmale gelmez, olumlu ya da olumsuz her duyguyu sevgiyle yaşayabilmeliyiz. Hüzünlü bir olay olmuşsa ve acı çekmemiz gerekiyorsa bunu da yaşamalıyız. Bastırarak veya unutmaya çalışarak yol kat etme şansımız yoktur. Her duyguyu sevgiyle ve doyasıya yaşayarak kendi özümüzü fark edebiliriz. Düşünceler de ki kirliliğin farkında bile değiliz. Vesvese ve olumsuz düşünceler zihnimizi kemirmekten ve egomuzu beslemekten başka neye yarar ki? Kirli olan her şey düşüncelerimiz de gizlidir ve bunu temizleyen organımız kalp’tir. Allah insana öyle bir organ bahşetmiştir ki içerisin de ki sevgi, şefkat ve merhamet sonsuzdur. Yeter ki hissetmeye çalışalım, daha çok ve koşulsuz sevgiyle temizleyebiliriz zihnimiz de ki bütün olumsuz ve negatif düşünceleri. Yaşam da ki en büyük ihmalimiz kalbimiz de ki duygularımız olmuştur. Biz bu güzel duyguları görmezden geldikçe yaşam da bizi rastgele sürüklemiş ve savurmuştur.

Yaşam dengeden ibarettir, bir hareket ve akış vardır ve hiç durmadan devam etmektedir. Bizler de birey olarak bu bütünün birer parçasıyız hem de en değerli ve en önemlisiyiz. Her insan farklı özellikler ile yaratılmıştır. Yetiştirilme, kültür, eğitim, çevre gibi faktörler ise bizi biz yapan değerlerimizi oluşturmuştur. İnsan kendisini olduğu gibi kabul edebilmelidir. Mutluluk, kabuldedir ve kendi seçimimizdir. Her insan olumsuz olaylar yaşamıştır ve bundan sonra da yaşayacaktır. Önemli olan kötü olaylar da ki verdiğimiz tepkidir ve nasıl karşıladığımızdır. Dünya bize ait değil ki, madem sınav için gönderildik o halde mutluluğu maddeye bağlamaktan vazgeçelim. Mutluluk ve huzur kalpte ki şükürdedir, uzakta değil en yakınımızdadır.

Her ne kadar kadınlar, çocuğunu ve eşini kendinden daha öncelikli kılsa da mutluluk onlar için de uzakta değil. Kadının yüreğindeki sevgi ve şefkat o kadar büyük ki kendisine de yetecek kadardır. Öncelikle, geçmişte olan bütün acı olayların ve size zarar veren kişilerin etkisinden kurtulmak gerekir. Zihni, oradan kurtarıp arındırarak ve gelecek için aşırı kaygılanmadan kurtulabilmelisiniz. Stres, kaygı ve korku gibi duyguların sizi tamamen etkisi altına almasına izin vermemelisiniz. Geçmişte olan her şey geçti ve onlardan hangi deneyimler elde ettik? Yarını güzel kılabilmek için, daha mutlu ve huzurlu bir yaşam için en önemli zaman, şuandır.  Siz neyi seçerseniz ve neyi daha çok düşünürseniz onu yaşayacaksınız. Hep birlikte iyilikle dolu, mutlu ve huzurlu, sağlıklı, bolluk ve bereket içerisinde bir yaşam seçiyoruz. Böyle mükemmel bir hayatı yaşadığımız için her an şükrediyoruz ve geleceğimiz için bol bol dua ediyoruz. Mutluyuz ve huzurluyuz çok şükür…

 

ÖZGEÇMİŞ: 1976 yılında Kayseri de doğan Mustafa Türkmen bütün eğitimini doğduğu şehirde yapmıştır. Üniversiteden sonra uzun yıllar (Her Kayserili gibi) ticari faaliyetlerini sürdürmüştür. Evli ve iki güzel kız çocuğuna sahip olduğu için her gün şükreder. Özellikle üniversite yıllarından itibaren kişisel ve duygusal gelişime merak salmıştır ve çeşitli eğitimler almaya özen göstermiştir. Bazı yol ayrımlarından sonra daha nitelikli eğitimler alarak kişisel gelişimi mesleği olarak kabul etmiş ve bilgisini, deneyimleriyle harmanlayarak insanlara destek olmaya çalışmaktadır. Yaşam amacı; sevgi ve hoşgörüyle özüne dönebilmektir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.