BİR DAĞIN DOĞUŞU

Yıl 1963:

Gün geceye dönerken gökte ay, gönlümde sen. Güzelliklere aç olan zifiri tün’e güneş olup doğuyor, sığmıyor taşıyorsun. Siliyorsun yeryüzünden tüm kötülükleri, gökyüzünü ebemkuşağıyla sarıp sarmalıyorsun. Gözlerini hayata usul usul açarken karanlığı ışığınla delip geçiyorsun. Her şey daha aydınlık şimdi. Memleketimin dağlarına bahar geldi. Tarih 20 Mayıs.

Bugün senin adını taşıyacak artık. Hayata gelişinle bir devir başlatıyorsun, duruyor sanki zaman, kuşlar adını sayıklıyor, tomurcukların çiçeklenme vakti gelmiş, her biri sen kokuyor. Renk katıyorsun dokunduğun her yere, her yeri iyileştirmeye ant içmiş gibisin. Rengârenk bir dünya şimdi karşımdaki.

Büyüyorsun. Büyüdükçe içindeki sevgiyi de büyütüyorsun. Adınla yedi cihana nam salıp heybetinle her şeye göğüs geriyorsun. Koca adam oldun artık, yüreğin kadar kocaman, dünya kadar hem de. ‘Yaşlılık’ denen meret henüz bulmamış seni. Bulmasın da zaten.

Yıl 1997:

Henüz 34 yaşında, gençliğinin baharındasın. ‘Baba’ olmaya ikinci kez hazırlanıyorsun. Ve hayatına ben giriyorum, seni buluyorum, prensesin oluyorum. Dünyana alıp yüreğindeki en güzel yeri bana veriyorsun. Baba olarak tekrar anlam kazanırken beni de sen anlamlandırıyorsun. En güzel adı verip adımı yaşatıyorsun. Tarih 8 Eylül.

Bir manzara gibi yüreğimin önünde süzülüyorsun. Gözlerim kamaşıyor, büyüne kapılıp sımsıkı sarılıyorum sana. Ne de güzel çıkar senin ağzından adım, ah!

Beni de büyütüyorsun ama içimdeki küçük kızın büyümesine engel oluyorsun. ‘’Bak güzel kızım, bu hayatın cefasını çekmemen için elimden gelenin fazlasını yapacağım. Sefayı sürmek senin kaderin olsun.’’ diyorsun. Ama bilmiyorsun ki senin gibi bir babaya sahip olduğum için dünyaya geldiğimden bu yana sefayı sürdüm, sürüyorum, hem de fazlasıyla. Cefa dediğin şey hiçbir zararı vermez bundan sonra ne sana ne bana.

Yıl 2019:

Zaman su gibi akıp gidermiş. Yıllar, evler, dağlar, mevsimler ve hatta insanlar değişirmiş  de bende değişmeyen tek şey sana olan sevgimmiş.

Elimden tutup güzel diyarlara götürüyorsun beni, hayat denilen şu yolda… “Bastığın her yeri çiçek bahçesine çeviriyorum, çünkü biliyoruz ki ayağımıza diken batsa ikimiz de yanarız.” diyerek mırıldanıyorsun. Canımızı canımıza bağlamışız yaşıyoruz seninle, ölesiye.

Beni benden çok düşünüyorsun. Bunlarla yetinmeyip her şeyim oluyorsun. Mecazî anlamda değil bu. Bir babadan daha fazlasını barındırıyorsun. Evim oluyorsun, her gün içinde seninle huzurla yaşadığım. Vatanım oluyorsun, senin yerine hiç kimseyi koyamayacağım. Hayatım oluyorsun, en zor anlarımda beni sen kurtarıyorsun. Tökezlersem tutuyor, düşersem kaldırıyorsun. Arkadaşım oluyorsun, en güzel anlara tanık olduğum. Kutup yıldızım oluyorsun, doğru yolu hep seninle bulduğum.

Her gece dualarımda geziyorsun. Dilimden şükrü, kalbimden sevgini bir an olsun eksiltmiyor, günden güne çoğaltıyorsun. Çünkü gökyüzü kadar uçsuz bucaksız yüreğin. Ne kara bulutlar bulunur sol yanında ne fırtınalar yaşanır yanında. En güzel manzaramdır, yüzündeki çizgilerin.

Bir insan hayatında bir kez doğmazmış meğer. Bir başkasının varlığıyla hayata yeniden merhaba diyebilirmiş. Ben seninle bugün tekrar “Merhaba!” dedim hayata. Sarıl bana, yuvam senin kollarının arasında. Bugüne dek yaşattığın her ne varsa minnettarım sana. Ben bugünü kendime bayram ilan ettim. Kutlu olsun doğum günün, üzülmeler uzak, sevinmeler dostun olsun. Mutluluklar bir ömür boyu elinden tutsun. Yüzünden gülücükler eksilmesin, hayatımdan da sen. Her anımda kal yanımda. Bu hayat yolunda sensiz adım attırmasın bana Rabbim. Seni çok ama çok seviyorum canım babam, can babam!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.